ANA SAYFA
3/104- Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır. 3/114- Onlar, Allah’a ve ahiret gününe inanırlar. İyiliği emrederler. Kötülükten men ederler, hayır işlerinde birbirleriyle yarışırlar. İşte onlar salihlerdendir. 31/17- “Yavrum! Namazı dosdoğru kıl. İyiliği emret. Kötülükten alıkoy. Başına gelen musibetlere karşı sabırlı ol. Çünkü bunlar kesin olarak emredilmiş işlerdendir.” 9/112- Bunlar, tövbe edenler, ibâdet edenler, hamdedenler, oruç tutanlar, rükû’ ve secde edenler, iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve Allah’ın koyduğu sınırları hakkıyla koruyanlardır. Mü’minleri müjdele. 9/71- Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar. Namazı dosdoğru kılar, zekâtı verirler. Allah’a ve Resûlüne itaat ederler. İşte bunlara Allah merhamet edecektir. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
Kur`an-ı Kerim`de Müslümanlar`ın önemli özelliklerinden biri olarak onların `iyiliği emreden ve kötüğü engelleyen` bir toplumun fertleri olmaları gösterilmektedir. Bir âyet-i Kerime`de şöyle buyurulmaktadır: `SİZ, insanlığ[ın iyiliği] için çıkarılmış hayırlı bir topluluksunuz; doğru olanı emreder, eğri olandan alıkoyarsınız ve Allah`a inanırsınız. Eğer geçmiş vahyin mensupları, [bu tür bir] inanca ermiş olsalardı, bu, kendi iyiliklerine olacaktı; [ama] içlerinden pek az inanan bulunsa da onların çoğu fasıktır:` 003 Âl-i İmrân 110 Ayetteki altı çizili olan kısım Kur`an-ı Kerim`de bir çok yerde tekraren zikredilmektedir. Aynı konu Hz. Peygamber`in birçok hadisinde de bulunmaktadır. Hatta hadis alimlerinin, sıhhati üzerinde farklı görüş taşımalarına rağmen, meşhur olmuş bir rivayet şöyledir: `...Sizden kim bir münker (kötülük, eğrilik) görürse onu eliyle (fiilen bizzat) değiştirsin. Buna gücü yetmezse sözlü ikazlarla müdahale etsin. Buna da gücü yetmezse, kalbinden buğz etsin...` (Müslim, İman, 78; Tirmizî Fiten. 1I; Nesaî iman 17; İbn Mâce, Fiten, 20). TOPLUM HUZURU OLMAZ Bu böyle olmakla birlikte, toplum içinde bunun nasıl uygulanacağı konusunda, İslam alimleri büyük bir titizlikle durmuşlar, fertlere düşen görevler, kuruluşlara düşen görevler ve devlete düşen görevler olmak üzere kategorilere ayırmışlardır. Çünkü bu görev, bilinçsiz bir şekilde fertlerin takdirine bırakılarak, her kategorideki görev onlar tarafından uygulanmaya başlarsa, toplumda huzur kalkar, anarşi, fitne ve fesat yaygınlaşır. Bu ise ne âyetlerin ve ne de bu konudaki hadislerin beklediği sonuç ve gaye değildir. Çünkü bu uyarı ve davet görevinin nasıl yapılması gerektiğini şu âyet çok güzel göstermektedir: `[BÜTÜN İNSANLIĞI] hikmetle ve güzel öğütle Rabbinin yoluna çağır; ve onlarla en güzel, en inandırıcı yöntemlerle tartış; şüphesiz, O`nun yolundan kimin saptığını en iyi bilen senin Rabbindir; ve yine doğru yola erişenleri de en iyi bilen O`dur`. 016 Nahl 125 `Geçmiş vahyin mensupları ile zulüm ve haksızlıktan uzak durdukları sürece en güzel şekilde tartışın.` 029 Ankebût 046. ayeti ile birlikte mütalaa edildiğinde, başka inançlara bağlı kimselerle girilen tartışmalarda, yöntem olarak en güzel, en yumuşak ve dolayısıyla en akla ve sağduyuya dayanan yöntemleri seçmek konusundaki bu ısrar `Dinde zorlama yoktur` (02 Bakara 256), ilkesiyle de tam bir uyum ortaya koymaktadır. (Muhammed Esed) GİZLİ AJAN GİBİ... Burada hemen belirtmekte zaruret vardır ki, dini konularda, hemen ilk bakışta bulunan bir ayet veya bir hadisle hükmetmek ve hemen o yönde icraata geçmek, kesinlikle doğru bir yaklaşım değildir. İslam alimleri bu konuda büyük titizlik gösterirler, bir konuda bir hükme, bir sonuca ulaşabilmek için `Usul-i Fıkıh` denilen `İslam Hukuk Metodojisi` kurallarını da göz önünde bulundurarak, o konuyu ilgilendiren bütün âyetleri ve bütün hadisleri birlikte mütalaa ederler. Yukarıdaki örneklerde bu husus açıkça görülmektedir. İşte bu yüzden İslam Alimleri emr bi`l-maruf, ve nehy an`il-münker görevinin sadece fertlere bırakılması halinde ortaya çıkacak fitneyi ve anarşiyi önlemek için `İhtisab Teşkilatı` denilen `Muhtesib Ağa`lardan oluşan, yarı resmi, bir anlamda sivil toplum örgütü de diyebileceğimiz teşkilatlar kurmuşlardır. Görevlendirilen Muhtesib Ağalar, mahallelerde, caddelerde, çarşılarda dolaşırlar, gördükleri yanlışları, yetkileri dahilinde ise bizzat müdahale ederek düzeltirler, yetkilerini aşıyorsa, yetkili mercilere sevketmek suretiyle çözüme kavuştururlardı. GÖNÜL KIRMADAN... Çünkü `iyiliği emretmek, kötülüğü menetmek` için ciddi bir bilgi birikimi ve donanım ile birlikte özel yetişmişliğe de ihtiyaç vardır. İmam Azam Ebu Hanife, el-Fıkhu`l-Ebsat isimli eserinde, bilinçsizce emir bilmaruf... yapanlara `siz nehiy anilmünker, yapacağız derken öyle büyük münkerler işliyorsunuz ki çıkardığınız bu fitne, engellemek istediğinizden çok daha büyüktür` anlamında değerlendirmeler yapmaktadır. Sonuç olarak, diyebiliriz ki, fertlerin gördükleri yanlışları ve yapacakları tavsiyeleri, gönül kırmadan, bilgi ile hikmet ile yapmaları, daha üst seviyedekileri ise yetkili makamlara bırakmaları, özetle, kaş yapayım derken göz çıkarmamaları, sevap alayım derken günaha batmamaları, hem Allah`ın hem de Rasulünün bizlere emir ve tavsiyeleri içindedir. |